24 December, 2006

MALUM KURBAN BAYRAMI YAKLAŞTI;




ADANA’da kurulan hayvan pazarında satıcılar, BİTLİS, VAN Ağrı ve MUŞ’tan getirdikleri kurbanlıkları satmaya çalışıyor. BİTLİS'li Hatip KOYUNCU, her yıl ADANA'ya kurbanlık büyük baş ve küçükbaş hayvan getirdiğini, ancak bu yıl işlerin çok kötü olduğunu söyledi. Satışların her geçen yıl daha da kötüye gittiğini ve hayvancılığın bitme noktasına geldiğini savunan KOYUNCU “Vala bu işi yapıyoruz ama işlerinde öyle o kadar iyi gittiğini söylüyemeyiz . Aşıları, bakımları ve yemleri bize çok masraflı oluyor. Büyük bir umutla beklediğimiz Kurban Bayramı’ndan da umduğumuzu alamıyoruz. Yemin kilosu bir yıl içerisinde ikiye katlanıyor. Ancak danaların fiyatı geçen yıl ile aynı. 9 yıldır yaptığım hayvancılığı bırakma aşamasına geldim” dedi. Danaların fiyatlarının 875 YTL ile 3,5 bin YTL arasında değiştiğini belirten Ağrılı satıcı Muzaffer KOYUNCU da, fiyatların çok yüksek olmadığını, emeklerini ancak karşıladığını kaydetti. VAN'lı satıcı Taner AYDIN ise, müşterilerin fiyatların düşmesi açısından bayramın ilk gününü beklediğini söyledi. Koyun fiyatlarının 165 ila 450 YTL arasında değiştiğini ifade eden AYDIN şöyle devam etti: “Van'da bile bu fiyatların üstünde satış yapıldığını idda ett. Çünkü uzak kentlerden getirilen hayvanları geri götürmek istemediğimiz için fiyatları biraz düşürüyoruz. Ayrıca, vatandaşlarımız evinde bakacak yer sorunu olduğu için son gün alışveriş yapıyor. diye devam etti.”



Herkese Şimdiden Hayırlı Bayramlar...

15 December, 2006

HAYATA DAİR

Sigaramı Yakacak Kimse Yokmu
ACABA ATEŞ NASIL YAKILIR

1- Ateşin oluşabilmesi için kıvılcım veya çok yoğun ısı ve bunların hemen tutuşturabileceği kav denilen malzemeye ihtiyacımız vardır. Ateşin yakılmasında iyi havanın önemi inkar edilemez. İyi havalarda edineceğimiz ateş yakma deneyleri ile ancak yağmurlu ve nemli havalarda bunu başarabiliriz.Tabiattan ateş yakabilmemiz için gereken malzemeleri kolaylıkla bulabiliriz. KAV Bir kıvılcımla dahi kolayca tutuşabilecek malzemedir.Hafif , gevşek ve kuru ağaç kabukları,kuru otlardan ince ve küçük parçalar,kuru yosunlar,küçük kuş yuvalarındaki tüyler ve çeşitli kuru bitki lifleri kav için idealdir.Kav bulamadığımız taktirde kuru pamuklu giysilerimizi ince liflere ayırarak elde edeceğimiz pamuk yığını iyi bir kavdır.Kuru gazete kağıdı lifleride bir kavdır.Benzin,fişek veya mermi mühimmatıda dikkatli kullanılırsa iyi bir tutuşturucudur

2- Kuru mantarların dış kabukları atıldıktan sonra içteki destek lifleri kav için kullanılır.Kuru otlardan hazırlanmış yığındaki lifler çok çabuk ateş alabilir.Yağışlı havalarda ağaç kabuklarının içi,ölü ağaç gövdelerinin içi iyi kavdır.Kuru ve ölü yusunlar iyi kavdır.En iyi yosunları ağaç gövdeleri üzerinde bulabilirsiniz.Kuru yapraklar bütün veya parçalanmış olarak kullanılabilir.Buna benzer yapraklara rasladığınızda varsa naylon torbaya koyarak yanınızda bulundurun. Kavın Tutuşturulması Hazırladığıız kavı eğer elimizde bir parça çelik(cep çakısı gibi) var ise doğada sık bulunan çakmaktaşına vurarak çıkan kıvılcımla tutuşturabiliriz.Bu kıvılcımla en iyi pamuk tutuşmaktadır.Hafif yanmayı yavaş üfleyerek desteklemek gerekir.
3- Fotoğraf makinası veya bir dürbünden sökebileceğimiz ince kenarlı bir mercek ile güneş ışınlarını kav üzerinde odaklayarak kavı tutuşturabiliriz.Hafif yanmayı yavaş üfleyerek desteklemek gerekir.
4- Ağaçtan imal ettiğimiz yay ve matkap kullanarak kavı tutuşturabiliriz.
5- Yukardaki şekilde gibi bir yay ,bir ağaç çubuk,avucumuzu korumak için bir matkap başı ve bir ateş tahtası hazırlanacaktır.Ateş tahtası ve matkap kavak türü bir ağaçtan olması tercih edilir.Ateş tahtası 5cm kalınlığında,matkap tahtası 30-40 cm uzunluğunda , yay 75 cm uzunlukta ve 2 cm kalınlığında olmalıdır.Matkap çubuğunun, matkap başı içinde en az sürtünme ile dönmeli ve bu yer yağlanmalıdır.
6- Her iki ağacında kuru olması ve ölü ağaçlardan alınması gereklidir.Ateş tahtası üzerinde yapılan V şeklindeki çentik en önemli noktadır.Bu çentiğin matkap ucunun temas ettiği noktanın merkezine kadar açılmış olması gerekir.
7- En pratik duruş,sağ dizimizi yere koyarken sol ayağımızın ucu ile ateş tahtasının hareket etmesini önleriz.Sol elimizin avucu içindeki matkap başı ile matkap çubuğunu ateş tahtası içindeki kertiğe bastırırız.Sağ elimizde olan ve matkap çubuğunun üstüne bir kere dolanmış yayı ileri geri hareket ettiririz.
8- Yayı sanki testere ile tahta keser gibi ileri geri hareket ettirin.Tahta yeterince ısındığında duman çıkmaya başlıyacaktır.Döndürmeyi hızlandırdığımızda sol elle matkap üzerindeki basıncı artırmalıyız.Daha çok duman çıkmaya başlarken,ateş tahtası altına koyduğumuz ince plaka üstüne siyah renkli toz dökülmeye başlıyacaktır.Bu yığın yeterli miktara ulaştığında delgi ve tahtayı ince plaka üzerinden kaldırıp,bu siyah yığına elimizle yavaşça yelpaze yapmalıyız.

05 December, 2006

ÖZLÜ SÖZLER

*Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz olsun,
güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak
kadar üzüntünüz, ve sizi mutlu kılmaya yetecek kadar
umudunuz olsun.

* Daima kendinizi başkalarının ayakkabılarına koyun.
Eğer ayaklarınız acıyorsa, o kişininkiler de acıyordur.
En mutlu kişiler, herşeyin en iyisine sahip olanlar değildir,
onlar karşılarına çıkan herşeyin değerini en iyi bilenlerdir.

* Mutluluk; ağlayanlar, incinenler, araştırma yapanlar,
ve çabalayanlar için vardır, çünkü böyle insanlar hayatlarına
giren her insanın önemini takdir edenlerdir.

* Kahkaha ruhun dansıdır.

* Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar,
bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu
hizasındadır.Konfiçyüs

* İyi geçirilmiş bir günün, mutlubir uyku getirmesi gibi;
iyi yaşanmış bir hayat da mutlu bir ölüm getirir.
Leonardo da Vinci (1452-1519)

* Ayakkabılarım olmadığı icin üzülürdüm, ta ki sokakta
ayakları olmayan adamı görene kadar Balzac


* Karamsar olmak zor değil. Zor olan, çılgın bir
firtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.

* Benim mutluluğum şundan ileri geliyor: Sahip olduğum
şeyler için seviniyor, Sahip olamadığım şeyler üzerinde
düşünmüyorum.


* Gülmek için mutluluğu beklersen tebessüm bile
edemeden ölürsün.

* Bol bol gülümse, hem maliyeti sıfırdır, hem de
bedeline paha biçilmez...

* Başarı istediğini elde etmek, mutluluk ise elde ettiğini
sevmektir...

* Her zaman mutluluğun doruğundayken gülünmez.
Bazen sırf hayata gıcıklık olsun diye uçurumun
kenarındayken bile gülümseyeceksin.

* Akılsız adam mutluluğu uzaklarda, akıllı ise o'nu
ayaklarını altında arar...

04 December, 2006

SÜPHAN DAĞI

ŞİİR RUHLU ARKADAŞIMA....

MEKTUP

Ya işte böyle gözüm, bakıyorum da şunlara , şaşıyorum. Canım sıkılıyor, Allah canımı alsın. Zengin babaları sayesinde, lüks arabalarla, Gündelik sevgili değiştiren, Aşkı ve sevdayı iki öpücük zannedenlere kızıyorum. Kızdığım gibi de acıyorum. Bana ne diyemiyorum işte. Takıyorum kafama. Bölüyorum uykularımı. Çünkü bu gençlik bizim bizim.. Anlat anlat diyorsun ya ikide bir, Yaralı yüreğimle yaralamak istemezdim seni. Ama sevda ne demek, ama gönül ne demek, Vefa ne demek ve ben seni nasıl sevmişim vay vay ki vay. Ben , insanların toprakla haşır neşir olduğu, Çocuklarına helal lokma için terlerini toprağa akıtan, Eli nasırlı mı nasırlı, yüzü güneş yanığı, Gönlü ezelden yanık, güneşin toprakla öpüştüğü, Buram buram dert, buram buram hasret, Buram buram sevda kokan, Hürriyet sevdalısı milyonlarca gençten biriyim. Anam, abdestsiz göğsünü vermemiş bana, Ola ki Allah'a ola ki Vatana, Ve ola ki sevdiklerine ihanet eder diye. Anamın ak ve helal sütünden midir nedir? Vefasızlığın v' si yoktur kitabımızda. Hele güzelim sevdiğini yarı yolda bırakmak Nankörlüğün ve namertliğin en adisi budur işte. Gönül dersen gönül, yürek dersen yürek, aşk dersen aşk, Bırak duygularımı yüreğimde. Yüreğimde bul kendini. Gel gör ki nasıl sevmişim seni, vah vah. 18'inde deli taylara benzer kızlarımız, Geçit vermez yüce dağ gibi heybetli, Şahin bakışlarında mertlik ama yufkadır yürekleri. Onlar ki sevdiklerine toprak kadar vefalı Onlar ki sevdiklerine gün gibi, güneş gibi sadık, Kardelen çiçekleri kadar sabırlı, Ki onlarda iffet, ki onlarda edep. Onlar sevdiler mi başka severler güzelim. 21.asırda ne Karacaoğlan' ı ne Köroğlu' nu Ne de Ferhat'ı aratır yiğitlerimiz. Gönül, bu ya hep ulaşılmaz, erişilmez dallara bağlanır. Çile ise çile dert ise dert, pes etmek mi asla. Ve yiğitliğin kitabı yazılmaz gülüm. Yiğitlik yürekte gönülde gizlidir. Yiğitlik sadece bilekte değil. Bizi biz eden bizi farklı kılan bu düşüncemiz bu gönlümüz. Çünkü biz sevdiğimizi iki öpücük niyetine değil, Allah'ın bir emanet kuşu bilip, Bir ömür boyu aynı yastıkta bir ömür sürmek için severiz. Ben sevdiğime gel dediğim vakit dağları yırtıp gelen, Git dediğim vakit kaşlarını çatmadan, arkasına bakmadan gidendir. Zannetme ki korkudan, edepten, gönülden, sevgiden. İşte güzelim, diyorum ya iki de bir, gönül dersem gönül, Yürek dersem yürek, aşk dersem aşk, Bırak duygularımı yüreğimde, yüreğimde bul kendini. Gel gör ki nasıl sevmişim seni vah vah.

29 November, 2006

25 November, 2006

23 November, 2006

ZOR GEÇİT


Sen, şu evvelce de yazdım:
Siyah gömleğinde ince...
Olmuyor ki ha deyince
Hayat bütün bütün zalim.

Devran döner. Âdem-Havva üstüne,
Dünya evlilikle baki.
Ama hayat dedikleri
Güçleşmekte günden güne.

Seni, beni üzen dertte
Çarpar bir milletin kalbi,
Halkın çoğu bizim gibi
Bunun lafını etmekte.

Geçer, hepsi geçer elbet;
Daralmış gönüller ferahlar.
Gelir o eski sabahlar,
Memleket eski memleket.

ŞİİR DÜNYASI

Aslıma karışıp toprak olunca

Çiçek olur mezarımı süslerim

Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar

Gök yüzünde dalgalanır seslerim

Ne zaman toprakla birleşir cismim

Cümle mahluk ile bir olur ismim

Ne hasudum kalır ne de bir hasmım

Eski düşmanlarım olur dostlarım

Evvel de topraktır sonra da adım

Geldim gittim bu sahnede oynadım

Türlü türlü tebdilata uğradım

Gahi viran şen olurdu postlarım

Benden ayrılınca kin ve buğuzum

Herkese güzellik gösterir yüzüm

Topraktır cesedim güneştir özüm

Hava yağmur uyandırır hislerim

Alemler alemi ölçer biçerler

Hamını hasını eller seçerler

Bu dünya fanidir konar göçerler

Rahmi der ki gel barışak küslerim

18 November, 2006

AİLE BİREYLERİ


















Yalnızlığı sevmiyorum
Yalnız kim ola ki
Kendim...
Kendimin kendini sevmiyorum
Kediler hariç...

Kahve ocakçısı olacaktım ben
Tuttum kavlimi
Yazdıklarımsa hep nafile
Hep nişanlı angaje ısloganlı
Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına
Kallavi olsun!
Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip

Ve cezveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini

Taşırmadan pişiriyorum

Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan

Ocağımızı bucağımızı

Isıtamayacağımı!

İşte onun içinde de içim titreyerek

Cezvenizi sürüyorum ateşe

16 November, 2006

SOĞUK HAVALAR
VE YÜZ FELCİ

Soğuk havalarda yüz felcine dikkatMersin
Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji
Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Serhan
Sevim, "Kuru bir yüz çok kolay yüz felci
olmaz. Bu nedenle ıslak yüzle soğuk havaya çıkmamak ve sürekli
rüzgardan korumak gerekiyor" dedi. Sevim, en sık görülen yüz
felcinin nedeni pek bilinmeyen ve rüzgarla ortaya çıkan "Bell
paralizisi" olduğunu söyledi. Yüz felcinin, beyinle omurilik
arasından çıkan yüz sinirinin bir baskıya uğraması ya da yüzün
soğuk alması, soğuk havanın yüzle uzun süre temas etmesi gibi
nedenlerle ortaya çıktığını belirten Sevim, "Yüz sinirinin
çalışmamasının en belirgin bulguları arasında yüzün bir
yanındaki hareketlerin azalması veya kaybolması bulunuyor.
Yüz felci ile göz tam kapanmıyor, ağız tam çekilemiyor
ve salya akmaya başlıyor. Yüzde hissizlik oluşuyor" diye konuştu.
Yüz felcine karşı en etken yolun korunmaktan geçtiğini anlatan
Sevim, şunları kaydetti: "Soğuk ve rüzgar yüz felcini tetikler.
Kuru bir yüz ise çok kolay yüz felci olmaz. Bu nedenle özellikle
ıslak yüzle soğuk hava çıkmamak ve sürekli rüzgardan korumak
gerekiyor. Ama yüz, biraz ıslanmışsa, terlemişse ya da yağmur
yemişse risk artıyor. Bu durumlarda ya yüzü kuru tutmak ya
da yüzü açık bırakmamak gerekiyor."
SAĞLIĞIMIZA NE KADAR ÖNEM VERİYORUZ ACABA
SAĞLIK
Sigara, karbonmonoksitten zehirlenme riskini artırıyorManisa
İl Sağlık Müdürü Dr. Ziya Tay, sigara tiryakilerinin,
karbonmonoksit zehirlenmelerinde en yüksek riski taşıyan
grubu oluşturduğunu bildirdi. Dr. Tay, yaptığı açıklamada,
sıklıkla rastlanan karbonmonoksit gazı zehirlenmelerinin
karbon içeren yağ, propan, kömür ve tahta gibi maddelerin
yanması sonucu meydana geldiğini belirterek, renksiz,
kokusuz ve tatsız olan bu gazdan etkilenen en önemli
risk gruplarının çocuklar, yaşlılar, akciğer ve kalp
rahatsızlığı bulunanlar, yüksek kesimlerde oturanlar
ve sigara içicileri olduğunu kaydetti. Evlerde kullanılan
ve petrol ürünleriyle çalışan şömineler, sobalar,
gaz ya da gaz yağıyla çalışan ısıtıcılar, su ısıtıcıları,
gazla çalışan ocaklar ve bunların yanında kömür
mangallarıyla odun sobaları ve motorlu araçların
sürekli karbonmonoksit gazı ürettiğine dikkat çeken
Tay, şöyle devam etti: ''Karbonmonoksit gazının
solunması durumunda kandaki oksijenle gaz yer
değiştirerek, beyin, kalp ve diğer yaşamsal organları
oksijensiz bırakır. Bu kişilerde yüksek miktarda gaz
solunması durumunda herhangi bir belirti olmadan
bilinç kaybı ve boğulma meydana gelebilir.
Karbonmonoksit gazı zehirlenmeleri, baş ağrısı,
halsizlik, baş dönmesi, uyuşukluk veya bulantıyla
kendini gösterir. Uzun süre ve yüksek miktarlarda
gaza maruz kalmış bireylerde, belirtiler daha da şiddetlenir.''
Semptomların şiddetinin kişiden kişiye değiştiğini ifade
eden Dr. Ziya Tay, ancak çocuklar, yaşlılar, akciğer ve
kalp rahatsızlığı olan hastalar, yüksek kesimlerde yaşayan
bireyler ve sigara içenlerin daha fazla risk altında
bulunduklarını bildirdi.

14 November, 2006

Katil zanlısı polisin dehşet sözleri

AFYONKARAHİSAR'da eşi 28 yaşındaki Seviye, 4 yaşındaki oğlu Özer, kayınvalidesi 57 yaşındaki Semiha Kılınçaslan ve baldızı 23 yaşındaki Hanife Kılınçaslan'ı öldüren polis memuru 31 yaşındaki Zafer Başaran'ın, geçen yıl cep telefonuyla çektiği görüntü ve fotoğraflar ortaya çıktı. Başaran'ın sevgilisine, “7 kişiyi öldüreceğim, bana cani diyecekler, ama sen o zaman benimle gurur duyacaksın'' sözleri tüyler ürpertti.
Esentepe Mahallesi 133 Sokak’ta 10 Kasım Cuma günü meydana gelen olayda, İstanbul’da görev yapan ve Tunceli’ye tayini çıkan polis memuru Zafer Başaran, eşi Seviye, oğlu Özer Başaran ile kayınvalidesi Semiha ve baldızı Hanife Kılınçaslan’ı yol ortasında silahla vurarak öldürmüştü. Katil zanlısı Başaran yasal işlemlerin ardından sevk edildiği adliyede çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Uyuşturucu hap kullandığı ve eşini aldattığı iddia edilen Başaran’ın, cinayeti sevgilisine anlattığı ortaya çıktı. Cep telefonuyla çekilen görüntülerde, Öznur adlı sevgilisiyle görülen Başaran’ın, “Çocuğumuzun ilk tohumlarını attık. Mutlu ve mesut olacağız. Söyle senin için kaç kişiyi öldüreyim? Bana cani diyecekler. Otobüste giderken gazete okuyan bir adam ‘Vay anasına, adam 7 kişiyi öldürmüş’ diyecek. Sen de o zaman gururla ‘Ben bu adamı tanıyorum. Geçen akşam beraberdik. Yemek yedik’ dersin'' ifadeleri yer alıyor. Kadının “Sen ıslah olmazsın. Düzgün şeyler yap. Niye kötü şeyler düşünüyorsun'' demesi üzerine Başaran'ın “Yamukları düzelteceğiz. Ben düzeldim, ama başkalarını düzelteceğiz'' ifadeleri dikkat çekti.
Katil polis memurunun öldürdüğü eşini ayrıca Angelina adlı yabancı uyruklu bir kadınla da aldattığı belirlendi.

GEÇEN YIL BOŞANMA DAVASINDA SUNULMUŞTU

Seviye Başaran, geçen yıl Eylül ayında eşinden boşanmaya karar vermiş ve mahkemeye başvurmuştu. Geçen yıl Kasım ayındaki duruşmada eşi Zafer Başaran'ın, adının Öznur olduğu belirtilen sevgilisiyle çekilen cep telefonu görüntülerini mahkemeye delil olarak sunmuştu. Ancak mahkeme hakimi çifti barıştırarak boşanma davasından vazgeçirmişti.
kaynak:milliyet

13 November, 2006

ASKER


Biliyordum...
Savasin en kanli gunlerinden biriydi.
Asker en iyi arkadasinin az ileride, kanlar icinde yere dustugunu gördü.
insanın basini bir saniye siperden cikaramayacagi gibi bir ates altındaydilar. Asker tegmenine kostu hemen:
- Komutanim, bir kosu arkadasimi alip geleyim mi?
"Delirdin mi?" der gibi bakti tegmen...
- Gitmege degmez oglum, arkadasin delik desik olmus. Buyuk olasilikla ölmustur bile. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakin!
Ama asker o kadar israr etti ki, tegmen izin vermek zorunda kaldi.
- Peki, dene bakalim!
Asker yogun ates altinda firladi siperden ve mucize eseri, arkadasinin yanina kadar gitti, yarali arkadasini sirtlandigi gibi tasidi. Birlikte siperin icine yuvarlandilar.
Tegmen kosup yaraliya bir goz atti ve nefes nefese bir kenara yikilmis askere döndu:
- Sana hayatini tehlikeye atmaya degmez, dememis miydim! Bu zaten ölmus...
- Degdi Komutanim, degdi! dedi asker.
- Nasil degdi, arkadasin zaten ölmus, gormuyor musun?
Gene de degdi komutanim, cunku yanina vardigimda henuz yasiyordu... Ve onun son sozlerini duymak, dunyalara bedeldi benim
icin...
Ve, hickirarak, arkadasinin son sozlerini tekrarladi:
"Gelecegini biliyordum!"
GELECEGINI BILIYORDUM!
Kalbimizde "arkadaslik" denilen bir mucize var. Nasil oldugunu, nasil basladigini bilemezsiniz. Ama bunun ozel bir armagan oldugunu, Allah'in bir lutfu oldugunu bilirsiniz.
Gercekten de arkadaslar nadide mucevherlerdir. Yuzunuzu guldurup, basarmaniz icin cesaret verirler. Sizi dinlerler ve kalplerini acmaya hazirdirlar.
Bugun arkadaslariniza, onlarla ne kadar ilgilendiginizi gosterin.

12 November, 2006

Din ve Sabun



Bilge ile sabun imalati yapan bir adam yolda yürüyorlardi. Dinle arasi pek fazla olmayan sabuncu Bilgeye bir ara döndü:

- "Hep aklima takilan bir soru var. Size sorabilir miyim?" dedi.

Bilge: "Elbette sorabilirsiniz diye" karsilik verdi.

"Sey..Söylermisiniz bana, Din ne ise yarar?" Bu kadar uzun zamandan beri Din var, ama insanlar hala birbirlerine kötü davraniyorlar. Zulümler isleniyor, insanlar öldürülüyor.

"Bilge hemen cevap vermedi." Sessiz kaldi yürümeye devam ettiler. Girdikleri sokakta oynayan kir pas icindeki bir cocuk gördüklerinde bilge sabuncuya döndü ve söyle dedi:

- "Söyler misin sabun ne ise yarar? Bunca zamandir sabun diye birsey var, ama bak insanlar hala kirli kirli geziyorlar." Sabuncu bu karsilastirmaya hemen itiraz etti.:

"-Tamam ama insanlarin temizlenmesi icin sabunu
kullanmasi gerekir".

"Bu tamda benim söylemek istedigim sey! dedi bilge. Insanlarin iyilik yapmasi icin dini uygulamasi gerekir. Dini hakkiyla yasamayan insanlarin yaptigi kötülüklerde dinin ne sucu olabilir ki?

11 November, 2006

SEVGİ

SEVGi

Sevgi ozgurluktur...
Ozgurluk, daglarin zirvesinde acan kardelen cicegidir...

Sevgi baristir...
Baris olum kusan mermilerin acimasizliginda parcalanan
cocuk bedenlerinin kan golunden gul yatagina donusmesidir...

Sevgi sefkattir...
Sefkat cinnet geciren bir cagin bilincleri barisla yikanmis anne elinin sicakligidir...

Sevgi gozyasidir...
Gozyasi, gecenin ayazinda kopru altinda buzulerek uyuyan tinerci
ve evsiz cocuklarin, gokyuzunden alinlarina dusen yagmur taneleridir...

Sevgi ozveridir...
Ozveri, insanligi kurtaracak degerlerin, egemenlerin zorbaliklarina
karsin sIkilmis yumruktur...

Sevgi ozlemektir...
Ozlemek Israil sinirinda, gozu donmus bir subayin sIktigi kursunlarla
bedeni parcalanan kucuk kiz cocugu Iman’in annesinin cigligidir...

Sevgi onurdur...
Onur yuzyillardir somurulen emekci halkin egilmeyen baslarinin,
direncle gokyuzune kaldirdiklarinda, duruslarindaki o muhtesem gorkemdir...

Sevgi kahkahadir...
Derin acilar yasayan bir halkin, gelecek guzel gunlerinin sonucudur...

Sevgi siirdir...
Yasam o kural tanimazligiyla ne zaman canimizi yakarsa Nazim’in
‘Yasamaya Dair’ siirini okudugumuzda bilincimize suzulen umuttur…
Insan olma kavgamizda… Topraga, suya, ve yeni dogmus bir bebek
cigligina duydugumuz saygiyi bir kez daha icsellestirmek icin...

Sevgi sicakliktir...
Sicaklik, hilesiz, yalansiz bir sevgilinin elinden, dostlugundan,
korkmadan basimizi omzuna yasladigimizda duydugumuz guvendir...

Sevgi guctur...
Guc, bilincin isimasi, zalimin ofkesine direnen kaledir...

Sevgi insan olmaktir...

Sevgi inanctir...

Sevgi bazen bir ozgurluk turkusu,
bazen dizelerde can bulan umut siiridir...

Bu gun bir kez daha yasamin,
direncin, umudun siirini okuyalim...

Basimi gokyuzune kaldirdim...
O sonsuz maviliklerde nazli nazli ucan turna surulerini saygiyla izledim...
Yuregim umutla doldu...

Ben hiç umudumu hiç yitirmeden yoluma devam ediyorum. Bu yolda bana destek olan ve beni hiç yanlız bırakmayan vede heşeye rağmen bana inanan ve güvenen tüm dostlarıma sevgiler...........

10 November, 2006

GÜZELLİKLER

ÇEVREMİZDE FARK EDİLMEYEN GÜZELLİKLER








25 September, 2006

SELAMLAR

BÜTÜN SEVDİKLERİME SELAMLAR

23 September, 2006

21 September, 2006

19 September, 2006

14 September, 2006

BAŞLANGIÇ

14.09.2006 itibariyle sitemiz açılmıştır.